Ömer Fethi Gürer: “Verime Bakarak Tahavvül Gösteren Istihsal Sürdürülüyor. Bunların Akıllıcasına Planlanması Gerekiyor”

CHP Niğde Saylav Ömer Fethi Gürer, TBMM’da “İthalata dair politikadan vazgeçilmesi gerekiyor. Bire Bir yıl yeterli, bire bir sene mikro, verime bakarak değişkenlik gösteren üretim sürdürülüyor. Kuraklığın etkisi, küresel ısınmanın etkisi, dünyadaki gelişmelerin etkisi gıdada oylumlu riskler yaratıyor. Bunların akıllıca planlanması gerekiyor. Bunların akla yatkın planlanması gerekiyor.  Bu anlamda hayvancılıkta bile alçak tıpkı kriz yaşanıyor. 1 milyona mail alık salık kesime gitti. Bunun yansıması benzen ve sütten kenarlı ürünlerde konkre namına görülüyor” dedi.

CHP Niğde Saylav Ömer Fethi Gürer, Meclis’te düzenlediği matbuat toplantısında tarımda yaşanan sorunlarla ilgilendiren değerlendirmelerde bulundu. Gürer, şunları söyledi:

“Tarım stratejik tıpkı alandır. Tarımsız dirim gayrimümkün. Tarımı makul planlayan ülkeler ise geleceklerini garanti altına alırlar. Milli savunma büyüklüğünde tarım yüce. Bakınız, Ukrayna ve Rusya savaşı çıktıktan bilahare dünya bu anlamda kısık tıpkı gerginlik yaşadı. Çünkü 700 milyon titrem dünyada buğday üretiminin 200 milyon tonu dolaşımdaydı ve bunun 50-60 milyon tonu üstelik Ukrayna, Rusya’dan dünyaya gönderme ediliyordu. Kıtlık riski bile ortaya daha çok. Sonunda tahıl koridoru açılarak, bu buğdayın ihtiyaç olan ülkelere ulaşımı sağlandı. Ülkemizin üstelik bu konuda girişimleri daima yerine derece buldu, ölçüm buldu. Amma anne olan şuydu; Ukrayna, Rusya tahıl koridorunu açtık diye niteleyerek muvaffakiyet hikayesi anlatacağımıza bari o noktada Türkiye’dahi ürettiğimiz buğdayla bu açığı kapatacağız. Türkiye’de buğdayı ayrımlı ülkelere daha çok çevirme olanağı bulacağız anlamında mücahede yürütülseydi. Yani bizim çiftçimiz üretseydi. Başka çiftçinin ürettiği, bambaşka bölgeye gitmesi üzerine yapılan mücahede büyüklüğünde özlük çiftçimizin dahi buğday üretimini arttırmayı sağlasaydık.

“ASGARİ ÜCRETİN ALIM GÜCÜ ÜSTELIK ÖNEMLİ”

Kezalik, zaman minimal sevap gündemde. Minimum ücretin hangi olacağı haddinden fazla tartışılıyor amma asgari ücretin gelgel gücü bile heybetli. Bunun de arz balaban olgusu gıda. Eğer gıda ürünlerinde değer artışları bitmeme ederse önce üç ayda minimal ücret ne olursa olsun o enflasyon karşısında minimum ücretliler, gıdaya erişimde esasen kalın yaşayacaklar. Ülkemizde 20 yıldır Doğruluk Kalkınma Partisi iktidarında ekincilik ihmal edildi. Tarım politikalarının güçlükle kalması tarım alanlarını daralttı, ekinci sayısını azalttı. Kırsaldan göçü tetikledi. Tarımsal üretim planlaması yapılmadığı için benzeri nişane bire bir yıl çok olduğunda o yapıt, değer bulmayıp çöpe gitti. Ertesi yıl im az olunca birlikte doğal yerine bastırık yaşandı. Bu bağlamda planlama sağlanamadığı için sıkıntılar oluştu ve munzam değerli ürünümüzü birlikte döndürüp yurtdışına işaret iz olarak çevirme becerisine da erilemediği amacıyla hangi yazık kim dikici üretti, dünyalık kazanamadı, yararsız oldu. Ülkü yaşandı, teessürat ortaya imdi. Dondurulmuş ve meful gıdaya evet birlikte melfuf altın ürüne dönüştürülecek yatırımlar sanayii anlamında birlikte geliştirilerek sağlanmadığı için üstelik bu bağlamda sıkıntılar oldu.

“GIDA GÜVENCESİ VE GIDA GÜVENLİĞİYLE İLGİLİ BITMEME EDEN RİSK KÂIN”

Besin güvencesi ve besin güvenliği ile ait bile tehi el altında devam eden risk üstelik bulunan. Halkın doğrudan tükettiği gıda ürünleriyle ait nefer artışına bakarak ülkemizde üretim artışı da gerçekleşmedi. Benzer olarak; kumpir 1999 yılında 6,5 milyon ton yetişirken bugün 5 milyon 200 tona düştü. Nüfusumuz 20 milyon arttı. Katıksız olarak üstelik patatesin nüfusa bakarak artışı sağlanamadığından dahi teessürat ortaya imdi. Nüfusa bakarak üretim artışı gine sağlanamadı. Gün Çiçeği, pirinç, çeltik, yasmık, fasulye, mısır, soya, sarımsak ve koz gibi ürünlerde bildirme açığımız ortadan kaldırılamadı. Ülkemizin şu anda 21 üründe dışa bağımlılığı var. Bunlar Ekincilik ve Orman Bakanlığı’nın özlük sitesinde üstelik yegâne biricik kayıtlı. Sonraları ne deniyor? ‘İhracatçı benzeri ülkeyiz. Özlük kendimize yeten ülkeyiz’ deniyor. Akıllıca. Portakalda, mandalinada, kayısıda, sıska gıdada bunlarda Türkiye yurtdışına ihracat yapıyor. Ama esas olan yurttaşın tükettiği ürünlerle ilgili bildirme açığı var. Fasulyesinden tutun bile mercimeğine kadar ithal geliyor. Zaman hangi markete gitseniz raftaki ürünü cebin, arkasını çevirin, bakın. evet Meksika yazıyordur evet Kanada yazıyordur. Onun yerine zat ülkemizin çiftçisi bu üretimi yaparken başkaca Kanada’evet mercimeğin tohumunu biz verirken zaman, Kanada’dan mevrut mercimeğe eksikli duruma düştük. 21 üründeki sunu açığının ortadan kaldırılması gerekli. Raflardaki ürünlerin çoğunun menşei yurtdışından ithal işaret. Amma yurtdışından getirilen ürünün fiyatı birlikte Türkiye’da üretilen ürünün fiyatından daha bayağı değil. Çünkü Türkiye’bile girdi maliyetleri ile ekinci ürettiği üründen mülk kazanmasa üstelik natürel kendisine kitap fiyatı artıyor. Hele nakliye akıbet dönemlerde işaret maliyetlerinin artışında önemli benzeri azamet oynuyor. Amma ithal eser, henüz bağan fiyatta ülkemize geldiği halde evcil ürünle ayrımsız fiyatta satılıyor. Hani dış alım dengelemek amaçlı kullanılıyordu? Birileri burada şişman oranda rant sağlıyorlar. Bunun dahi ithal lobisine heybetli ölçüde repo sağladığı tıpkı töz. Marketlere halk atan erk, nedense ithal ürünlerin vürut ve satılış fiyatları arasındaki kar imajlarını ele almıyor. Bu konularda aynı faaliyet yürütmüyor. Kamuoyuna üstelik bugüne büyüklüğünde bu konuda tıpkısı öz yansımadı.

“İTHALATA DAYALI BU POLİTİKADAN VAZGEÇİLMESİ GEREKİYOR”

İthalata dayalı bu politikadan vazgeçilmesi gerekiyor. Aynı sene tam, bire bir yıl daraç, verime göre tahavvül gösteren üretim sürdürülüyor. Kuraklığın etkisi, küresel ısınmanın etkisi, dünyadaki gelişmelerin etkisi gıdada önemli riskler yaratıyor. Bunların akıllıca planlanması gerekiyor.  Bu anlamda hayvancılıkta da tehlikeli tıpkı akse yaşanıyor. 1 milyona yakın kaşkaval kesime gitti. Bunun yansıması süt ve sütten işlenmiş ürünlerde konkre adına görülüyor. Yem ve matbu kabilinden mehabetli iki kalemde çiftçinin ve besicinin yurtdışına tabi olmamız, 12 milyon tona mail her yıl yem ithal etmemiz, gübredeyse neredeyse ağız ağıza yurtdışından ithal nişane getirmemiz fiyatların artmasında ve katlamasında eke oluyor. Tarımsal girdi fiyatları ayrımsız yılda yüzdelik 136 kalık. Ama gübrede Bakanlığın bana verdiği yanıta bakarak tıpkısı yıldaki artım yüzde 342. Destekler tarlalara değil, tarlada üretim yapan çiftçilere değil, tarlanın sahibine veriliyor. Eğer aynı adam gidip de bire bir fellah namına tarlayı ekmiyorsa; bindi ona değil, ki ekiyorsa ona verilmeli. 20 yıldır bu üstelik düzenlenmedi. Bu şekilde bu sav da devam ediyor.

“MEHTAPLI VE BENZIN İNEKLERİNİN KESİMİ TÜRKİYE’Yİ DAHA SIKINTILI KILACAK”

Ayli ve süt ineklerinin kesime gitmesinin yarattığı risk, Türkiye’yi bu anlamda daha kısık kılacak. Benzen ve sütten işlenmiş nişane üretimleri TÜİK verilerine göre birlikte yetişkin ölçüde düştü. Çiğ benzin üretimi yılbaşında 4 teklik 70 kuruş iken; ilk teşrin ayında 8 liralık 50 kuruşa gelse da ayrımsız litre süt aynı buçuk kilo yemleme alma dengesi gerçekleşmediği amacıyla müstahsil dayanaksız kaldı. Amma vatandaş de rafa gittiğinde tıpkı litre sütü 30 liradan kabul etmek yerinde kalıyor. Şimdi hem besici, süt inekçisi mal kazanmıyor hem yurttaş fiyatlı eser kabul etmek yerinde kalıyor. Bununla ilişkin mutlak surette bile tıpkısı düzenlemeye ihtiyaç.

“IŞARET PEYNİRLER 200 LİRAYI GEÇMİŞ DURUMDA”

Özellikle yemleme fiyatları düşürülmesi şart. Bire Bir yıl evvel kilosu 5 liralık olan yoğurt, şu anda 25 teklik. Bire Bir sene önceki 60 teklik olan tereyağı, şu anda 197 liralık. Bir yıl ilk kilosu 20-30 liralık aralığındaki peynirin; sunma düşük fiyatı 100 teklik ve rafta bellik peynirler 200 lirayı eski durumda. 10 kilogram sütten tıpkısı kilo kaşar peyniri evet. 5 kilogram sütten benzeri kilo beyaz peynir menfaat. Vatandaş aldığı ürünün fiyatlarını taşımalık karışma, işleme karışma giderlerle düşünmeli. Düşük fiyatla piyasaya sürülen sahte peynire cebin de uyanık olmalı. Yani peynir aldım diye niteleyerek gidip bitkisel yağdan ya bile mızrap unundan üretilmiş peynirler bile piyasada eli nimetli eli nimetli miktarda var. Vatandaş peynir aldığını sanıyor amma peynir değil. Zira süt fiyatları, taşımalık, onun işlenmesiyle ait masarif dikkate alındığında zaman raftaki ürünün fiyatının de bu kadar kalık olması giderlere bakarak macerasız duruma gelmiş. Bunun yer nazik sıkıntısını doğal olarak yurttaşlar çekiyor.

“TÜRKİYE LOP VE KARKAS DERI İTHALATINA YENİDEN AĞIRLIK VERDİ”

Lop ve karkas deri ithalatına ise baştan Türkiye ciddilik verdi. Bu konuda bire bir uyarıda mevcut olmak istiyorum. Çünkü elan önceki dönemde milletvekilim sürecinde bu konuda buraya getirip göstererek birlikte konuyu yansıtmıştım. Yurtdışından lop et anlatmak çokça riskli. Henüz geçmiş Vekil demişti kim; ‘Et ithalatı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kapattık’ demişti. Amma veriler bu yıl bati anlamda et ithalatı yaptığımızı gösteriyor. Karkas etin menşeinin saptanması niteliksiz. Fakat lop etin menşeinin saptanması sorunlu. Uzmanlar diyor kim; ‘Üç – dört kamer başlangıçta lop etin menşei ortaya çıkmıyor.’ Örnekleme usulü ile yerinde gidip numuneler alınıyor. O numuneler üzerinden gümrüğe geliyor.”

Share: